11 Temmuz 2014 Cuma

BODRUM-COTE D'AZUR BİSİKLET TURU


"YOLCULUK BİZE KENDİMİZİ GERİ GETİRİR"
Albert CAMUS


Karar biraz ani oldu...
Gerçi fikir ilk, Marmaris Bisiklet Festivalinde, Günnücek Milli Parkındaki kamp yerinde aklıma düştü ama önceleri ben bile ciddiye almadım.


Ucu açık bir fikirdi. Plan, program yoktu...


Kararın ardından ikinci gün Bisikletim kapının önündeydi.


İlk hedef Kos...


Aynı gün Kos'da gecelemeden Pire'ye hareket...


Sabah erken Pire'ye varış...


Pire Atina'nın limanı, ama ben Atina trafiğine karışmadan batıya, Korint istikametine dönmeliyim. Zorlanmadan yolumu buluyorum...


Bütün işaretler motorlu araçlar için ve hepsi otobanları önceliyorlar. En büyük güçlük tali yolları bulabilmek. Bütün ara sokaklar denenerek Elersis bulunuyor. Sonra hedef Megara, bu yol kolay.  Yol düz, Korint'den sonra Patras'a kadar Korint Körfezi sahil yolundan gidiyorum. Tamamı sayfiye bölgesi. Üç köpeğin peşime takılıp bir müddet kovaladığını saymazsak olaysız...


Azalıp çoğalarak seyreden bir yağmur başlıyor. Şikayetçi değilim. Hatta iyi bile geliyor.


Patras'a vardığımda hava kararmıştı. Smart Otel diye tekno konsept güzel bir otel buluyorum. Günün yarısı hava yağmurluydu, buna rağmen yanmışız...



Bir duşu takiben hemen bir acente aramaya çıkıyorum, ve ertesi sabah için Ancona biletimi alıp
kendimi yatağa atıyorum...
Yeni liman 7 km kadar şehrin batısında. Ertesi sabah erkenden oradayım.



İki tane formam var. Biri BBK, biri Marmaris. Tamamen tesadüfi; terleme durumuma göre farklı sıklıklarla değişiyorum. Akşamları ikisini de yıkıyorum. Hangisinin nereye denk geleceğini inanın ben de bilmiyorum...






Zamanında kalkıyor...


Oldukça konforlu gemiler. 


İsteyen koltuklarda, hatta uyku tulumlarında yerlerde de uyuyabiliyor,


Ama ben bir kamara almayı tercih ediyorum ki dinlenebileyim...


Sabah erkenden Ancona'dayız... Kuzeye giden sahil yolunu bulmam zor olmuyor.


Senigallia, Fano, Pesaro üzerinden Rimini...



İtalya çiçekleriyle kendini belli ediyor.


Böyle yol arkadaşlarım var...


Rimini'den Bologna istikametine ara yollardan dönmek pek kolay olmuyor. Çünki bütün tabelalar otobanı işaretliyor. 2 km çapında bir alanda tam 15 km yapıyorum. Otoban dahil bir kaç yolun kesiştiği her yerde bu karışıklık olacak. Bu tür kavşaklar, bir istasyon önce binip bir istasyon sonra inerek trenle aşılabilir. Daha sonra bu fikrimi bir yerde uyguluyorum. 2 Euro bilet, 1.5 Euro bisiklet... Debelendiğime değmezmiş...


Karakaçan tren'de...


Ekili tarlalar ve ormanlar sık sık küçük yerleşimlerle bölünüyor. Ver elini su molası, kahve molası...En pahalı şey su. 0.5 lt su 1 Euro. Neredeyse günde 15-20 şişe su tükettiğim varsayılırsa neden pahalı dediğim anlaşılır...


Bologna'ya tırmanırken diyeceğim ama, 5-6 km lik kısa bir tırmanıştan sonra tekrar ova seviyesine iniyoruz, ve bütün yol böyle...








Cesena ya yaklaşırken ilk tünel şokumu yaşıyorum. Hafif bir meyille oldukça hızlandığım bir dönemeç sonrası birden tünel çıkıyor karşıma. Girer girmez gözümde güneş gözlüğü de olduğu için geçici bir körlük yaşıyorum. Bunun kötü tarafı aynı körlüğü arkamdan gelebilecek araç şöförünün yaşaması. Hazırlıksız olduğum için üzerimde hiçbir ışık yok. Ani bir hareketle kendimi acil yaya kaldırımına atıyorum...


En fazla 70-80 cm eninde bir kaldırım bu. Yürümeye başlıyorum. Yerde fareler cirit atıyor. Tünel bitmek bilmiyor. Sonradan görüyorum tam 1600 m...


Tüneli çıkınca kısa bir süre sonra Cesena geliyor. Burada çok sevimli bir aile oteli buluyorum. Florian. Resimde sahibesi, oğlu ve torunu birlikteyiz.


Ertesi sabah yağmur altında terkediyorum Cesena'yı.


Yol eğlenceleri;  benzinci tuvaletinde mirror selfie...


 Parma yolu...


Piacenza'da antik bir yol üzerindeki Astor otel'de kaldım.  İstasyonda dolaşırken bir evsizle tanıştım. Antonio. Çok iyi ingilizce biliyor. Uzun süre Amerika'da kalmış. Herşey hakkında fikri var. Türkiye'nin AB uyumu hakkında bile konuşuyor. Bisiklet turumdan sözedince, biliyormuş gibi, "İsa, kolayı varken zoru seçeni sevmez" dedi. Önce anlam veremedim. Meğer, Piacenza'dan Genova'ya kısa yol Alpleri tırmanıyormuş. Oysa Alexandria üstünden gidersem ovadan hemen, hemen hiç kopmuyormuşum. Bu bilgi bana ilaç gibi geldi. Yol biraz uzuyor ama olsun, dümdüz sahile gidebiliyorum...Sağol Antonio...


 Genova'yı daha önce görmüştüm. Kalabalık, karmaşa bir şehir. Üstelik bu gezide İtalya'nın kırsalına daha aşina oldum. Şehir hiç çekmiyor. Genova'ya hiç uğramadan Alexandra'dan direk Savona'ya yöneliyorum...


Bir haç taşıma töreni...


Savona'dan sonra sahil yolu...


Kısa bir yol sonra Spotorno diye bir kasabada Hotel Villa Nina'da karar kılıyorum. Sahibesi Wilhelmine ROMEN. Çok hoş sohbetlerimiz oluyor.


Odaları klasik tarzda ve tam butik. Bayıldım...


Spotorno'nun çok güzel bir çarşısı var...





Bisikletçi yemeğidir, en sevdiğin menülerdendir, bir de İtalya'dasın...Kaçış var mı, Spagetti Bolonez'den???


Gitme vakti geldi, Allahaısmarladık Wilhelmine, mutlaka kart atacağım söz...


Meskun yerlerde sorun yok, yol güzel, hatta çoklukla bisiklet yolları var.


Ne zaman ki meskun alan bitiyor...


Yol daralıyor, araçlar süratleniyor...


Abartmadan söylüyorum, başımı eğerek geçtim...




Bir yanım deniz...şiirini söyleyeceğim de, yol çok dar.






O zorluktan sonra, burası da harika bir bisiklet yolu...




Adım başı Cafe'ler...


Gak dedin su, guk dedin ekmek, Sevgili İbrahim'in kulakları çınlasın...


Ama şehri çıkınca... Savona Imperia arasında 13 tünel saydım...




Genelde yol, düz, manzaralı ve eğlenceli...







Alasio...

 Ventimiglia...






Veee Fransaaa...





Menton Fransa'nın sınır kasabası ve limonu ile ünlü. Her yıl limon festivalleri yapılıyor...


Monte Carlo'ya yakınlığı nedeniyle herhalde; heryer kumarhane...


Burada büyük otel yok. Tamamı butik otel...


Sabah erkenden yola çıkıyorum...


Monaco...





Denize paralel yolların, denize en yakın olanı...


Monte Carlo... Meraklısı için kumar cenneti...


Monaco bir şehir devleti, Monte Carlo da onun bir semti...






Bulmuşken ayna selfieleri...






Dünyanın en pahalı gayrımenkulleri burada... Tabii otelleri de pahalı olduğu için topukluyoruz Nice'e...


 Monte Carlo meydan...

 Nice...

 Nice bir turizm cenneti. Her yer otel ve hiç boş yer yok...
Güç bela iki gece için iki ayrı otelde yer buluyorum...


Nice'den günü birlik Cannes'a gidip geliyorum...


Nice'de okul gezisi yapan yaşıtlarımı görünce aralarına girdim tabii...


Nice havaalanı şehirden 7 km mesafede ve deniz kenarı...
Bisikleti paketliyorum, ve bana müsaade...


Az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim, haritaya bakarsak bir arpa boyu yol gittim...

1140 Km...
Harita için Emrah Tezer'e teşekkürler...